Bir Hıristiyan olarak oldukça muhafazakar (bir Protestan Hıristiyan kilisesinin olabileceği kadar) bir kilisede yetiştirildim. Bugünlerde TV’de sıkça görülen Evanjalist kiliseleri gibi bir şey değil tabi. Tam bir kilise müzüği grubu, ışıklar, dans veya hayali konuşmalar ya da alaniyete dökülmüş iman gösterileri yoktu. İnsanların kilisede ellerini kaldırmasını görmek veya bir vaaz sırasında “amin” bağırışları, gruplar halinde insanlara dua etmek ve başkalarına ellerini uzatmak fikri.. bunlar asla rahat olmadığım şeylerdi çünkü bu tip şeyleri kilisemde hiç yaşamamıştım.
İnançla ilgili iyiydim, ama çok manevi şeyler konusu(genellikle Hıristiyanların Kutsal Ruh olarak adlandırdıkları şeylerle ilgili olanlar) hiçbir zaman kendimi rahat hissetmediğim bir alandı.
Müslüman olduktan sonra, zamanımın çoğunu geçirdiğim cami çok katı ve “Kur’an ve Sünnet” odaklıydı. Doğru bilginin özlemini duyduğum için bu benim için mükemmel oldu. Her ders hep hadis ve ayetlerle doluydu, sonuç olarak hadis okuma aşkım arttı. İslam hakkında sevdiğim şeylerden birinin ne kadar rasyonel bir din olması olduğunu daha önce de söylemiştim. Mantık ve bilimin yanı sıra görünmeyen ve maneviyata olan inancı birleştirme şekli eşsizdi. Yeni bir Müslüman olarak bana cazip gelen bu rasyonel yön oldu, bu yüzden bu tür bir öğreti tam olarak istediğim şeydi. Birçok gerçek ve bilgi, Fıkıh (İslam Yargıları) ve Akaid (İslami İnanç) kursları….
Bu tür bir cami ve bu tür bir öğretiyle ilgili olan şey, Allah ile manevi ilişkiye odaklanmamaktı. Nefsin (iç arzu) evcilleştirilmesi hakkında hiçbir zaman konuşulmamıştı ve zikir vurgusuna nadiren odaklanılmıştı.
Buraya taşındıktan sonra gördüğüm İslam uygulamaları ise, Kanada’da yaşadığımdan çok farklıydı.
Birçok yönden maruz kaldığım durumun tam tersini hissettirdi. Birdenbire, Allah’ı anma ve İslam’ın manevi yönüne önemli bir odaklanma yaşadım. Zikir halkaları ve grup zikir seansları daha önce hiç görmediğim ve dürüst olmak gerekirse beni gerçekten korkutan şeylerdi.
Peki bunların bir kadının regl(adet olma) haftası ile ne ilgisi var?
Bir kadının regl olduğu hafta hakkında bir kız kardeşimizden kısa bir sohbet dinledim. Bu haftayı birçok kız kardeşin (özellikle Batı’da) “tatilde olmak” diye tanımladığından bahsediyordu. O hafta boyunca kadınlar dua etmiyor(namaz kılmıyor) ve bu Allah tarafından mazur görülüyor. Her nasılsa, tercih edilen dil, sanki külfetli bir zamandan bir ara veriyormuşuz gibi onu “tatil” olarak adlandırmak.
Bunun ilginç bir nokta olduğunu düşündüm ve O konuşmasına devam edene kadar bu semantiğe çok önem verdiğimden emin değildim. Bir kadının ortalama 13-55 yaşları arasında regl (adet) olduğunu ve toplamda hayatının on yılını mensturasyon (regl/adet) dönemiyle geçireceğini söyleyerek devam etti. On yıl! Namazsız on yıl! Duyduğumda kendimi çok üzgün ve vicdan azabı içinde hissettim. O dönemlerde namazlarımızdan mazur görülmemize rağmen, o zamanı başka bir şeyi yerine koyarak doldurmazsak, günde beş kez Allah’ı kasıtlı olarak anmadan hayatımızın on yılını geçirmiş olacağız. Beş vakit namaz kılmak zorunda olmamakla birlikte, günün o anlarında zikir ve dualarımız için zaman ayırmalıyız. O zamanlarda Allah’ı bilinçli olarak hatırlama alışkanlığından vazgeçmemeliyiz. Dersi veren kız kardeş, “Namaz kılmıyorum” demek yerine “zikir haftasındayım” gibi bir şey düşünmemiz gerektiği önerisinde bulundu. Zihniyetin değiştirilmesinin ve hatta o hafta ile ilgili nasıl konuştuğumuzun, ibadet algısını değiştireceğini savunuyordu. Bu ders beni gerçekten derinden etkiledi. Regl olduğum kaç hafta boyunca zorunlu vakit namazımı zikir veya dua ile değiştirmedim?
Bunun Allah’ın bana sormayacağı bir şey olduğunu biliyorum. Ancak, kapalı camilerimizi veya boş Kabe’yi görmenin ne kadar acı verdiğini deneyimlediğimiz bu Corona günlerinde, Allah’ın hakimiyetinin bilincinden uzaklaşmanın nasıl hissettirdiğinin farkına varmak gerekir. Boş Kabe imgesin her gördüğümde ya da ezanın insanlara evde kalmasını söylediğini her duyduğumda kalbim acıyor. Yine de yıllarca, kendimle Rabbim arasında ikinci bir düşünce olmadan her ay mesafe bırakmaya izin verdim. Rabbimin karşısına çıktığımda boş geçmesine izin verdiğim on yıl için pişman olmayacak mıyım?
Mesele şu ki, zikir için düzenli bir alışkanlık oluşturmakta gerçekten zorlandım. Her zaman kendim için hedefler koyarım veya kendime günlük zikirimde daha düzenli olacağımı telkin ederim, ama aslında bunları uygulamaya koymak için mücadele veriyorum. Geçmişte bunun üzerine düşündüğümde, bunun içinde büyüdüğüm kilise türü ya da daha sonraki cami yüzünden olup olmadığını merak ettim. Konu iman ve ibadete geldiğinde, hayatımın büyük bir kısmı imanı bu şekilde farklı bir şekilde uygulamayı öğrenmekle geçti. Anlamak uzun yıllarımı aldı, ama sonunda İslam’a iki yaklaşım arasındaki dengeyi ve güzelliği görebildim. Aynı zamanda bu İslam’ın bilgeliğini ve Peygamberimiz’ in (SAW) orta yol ve ılımlılık vurgusunu da yapıyordu.( ‘Wasat’ başlıklı önceki yazıma bakınız) İslam inancı noktalarında uzlaşmaya varmadığımız sürece, maneviyata odaklanmak ve bu tür eylemleri öncelik haline getirmek için uygun yerler ve zamanlar var. Benim için, aybaşı(regl) haftalarım, bu tür eylemlere odaklanmam gereken zamanın mükemmel bir örneğidir. O haftanın dışında bir alışkanlık kurmaya çalışmadığım sürece, öyle olmayı umduğum kadar düzenli olamayacağımı da bilmeliyim.
Corona virüs izolasyonu sırasında ve yukarıda bahsettiğim dersi dinledikten sonra düşündüğüm şey şu ki; bu kadar uzun bir süre geçmişimin sadece bir mazeret olmasına izin verebilmiş olmam. Eğer davranışlarımı gerçekten değiştirmek istiyorsam, mazereti bırakmalı ve işi yapmalıyım. Benim için bu, aybaşı (regl) dönemlerimde günlük olarak oturmak ve zikir ve duaya odaklanmak için zaman tanımlamak anlamına geliyor. “Tatilde” değil, “Zikir Haftam” da olacağım.
Ey Allah’ım bizi Seni sık sık hatırlayanlardan kıl, Dili daima seni anmakla ıslananlardan, Sünnete bağlı kalıp sevgili Peygamberimiz(SAW)’in örneğini takip edenlerden eyle. Asla bize verdiğin zamanın ve Sana ibadet etme yeteneğimizin kıymetini bilememezliğe düşmeyelim. Amin
Allah razı olsun banada bir pencere açtınız
Maşaallah sizin azminize hayranımSizi okurken kendimden Müslüman kimliğinden utanç duydum. Rabbim bizi bu gaflet uykusundan uyandırsın inşaallah. Rabbim sizden razı olsun@Jeny ❤️
ALLAH RAZI OLSUN
Hiç unutmayacağım bir bakış açısı. Allah razı olsun. Hep dillendireceğim. Rabbim güzellik üzere kılsın hepimizi.
Jenny hanım çok güzel yazdıklarınız. Teşekkürler .
Allah razı olsun gerçekten muhteşem bir bakış açısı .
Amiinn.. Rabbim O’na ibadet edip hakkıyla kulluk edebilme yollarını bize kolay kılsın, bu tolda güç, kuvvet istek ve sabrımızı diri eylesin..
Amin amin ecmain…